-e göre, -e gelince اَمَّا |
Ebedi kalanlar الْخَالِدُونَ |
Ebedi kalanlar خَالِدِينَ |
Ebedi kıldı اَخْلَدَ |
Ebedi olanlar مُخَلَّدُونَ |
Ebedi olması يَخْلُدْ |
Ebedi olur يَخْلُدُ |
Ebedi yasarsınız تَخْلُدُونَ |
Ebedilik خُلْدَ |
Ebedilik خُلُودِ |
Ebediyen, sonsuza kadar اَبَدًا |
Ebu leheb (Alevin babası) لَهَبٍ اَبِيْ |
Ecel tayin etti, süre belirledi اَجَّل |
Ecel, süre اَجَلاً 4 اَجَلٌ |
Edep yerini فَرْجَهَا |
Edep yerlerini لِفُرُوجِهِم |
Edep yerleriniz سَوْاَتِكُمْ |
edilmisler |
Edin, tut (ds) اتَّخِذِى |
Edindi, benimsedi اِتَّخَذَ |
Edindiler اِتَّخَذُوا |
Edinen, edinmis مُتَّخِذَ |
Edinenler (çğ) مُتَّخِذِي |
Edinenler (ds, çğ) مُتَّخِذَاتِ |
Edinin اِتَّخِذُوا |
Edinir misin اَتَتَّخِذُ |
Edinir miyim ءَاَتَّخِذُ |
Edinir, benimser يَتَّخِذُ |
Edinirdik ُ3 لَاتَّخَذْنَا |
Edinirim اَٰتَّخِذُ |
Edinirler يَتَّخِذُونَ |
Edinirsin, edinir (ds) تَتَّخِذُ |
Edinirsiniz تَتَّخِذُونَ |
Edinme اِتِّخَاذِ |
Edinmeleri يَتَّخِذُواْ |
Edinmemiz نَتَّخِذَ |
Edinmen تَتَّخِذَ |
Edinmeniz اتِّخَاذِكُمُ |
Edinmeniz تَتَّخِذُوا |
Edinmesi için لِيَتَّخِذَ |
Edinmesi يَتَّخِذَ |
Edinmesi يَتَّخِذْ |
Efendi, baskan سَيِّدًا |
Efendisi سَيِّدَهَا |
Eğer olmazsa لِئَلاَّ |
Eğer olursa mı اَئِن |
Eğer اَوَلَو |
Eğer فَلَو |
Eğer لَئِنْ |
Eğer لَوِ 4 لَوْ |
Eğer, ne … ne de.. اِمَّا |
Eğip büken ثَانِيَ |
Eğip bükerek لَيًّا |
Eğip bükerler يَلْوُنَ |
Eğip bükerler يَلْوُونَ |
Eğlence لَهْوًا 4 لَهْوَ 4 لَهْوٌ |
Eğlence, alay هُزُواً |
Eğlenenler فَكِهِينَ |
Eğlenir يَرْتَعُ |
Eğlenirsiniz تَعْبَثُونَ |
Eğlenmesi يَرْتَعْ |
Eğriliğe sapar, sapıtır يُلْحِدُ |
Eğrilik زَيْغٌ |
Eğrilik عِوَجًا 4 عِوَجٍ |
Ehli için, halkı için لِاَهْلِ |
Ehlimiz اَهْلِنَا 4 اَهْلَنَا |
Ehlimiz, ailelerimiz اَهْلُونَا |
Ehliniz, aileleriniz اَهْلِيكُمْ |
Ekersiniz تَحْرُثُونَ |
Ekin bitirenler زَارِعُونَ |
Ekin gibi كَزَرْعٍ |
Ekin yaprağı gibi كَعَصْفٍ |
Ekin yaprakları عَصْفِ |
Ekinciler زُرَّاعَ |
Ekinler زُرُوعٍ |
Ekledik, uladık وَصَّلْنَا |
Ekmek خُبْزًا |
Eksik tutarsın, eksiltirsin تَنْقُصُ |
Eksik verenler مُخْسِرِينَ |
Eksik verirsiniz تَبْخَسُونَ |
Eksik vermeniz تَبْخَسُوا |
Eksiklik yapar يَنقُصُ |
Eksilt, noksanlastır اُنقُصْ |
Eksiltilir يُنقَصُ |
Eksiltilirler يُبْخَسُونَ |
Eksiltilmis مَنْقُوصٍ |
Eksiltir تَغِيضُ |
Eksiltir يَبْخَسُ |
Eksiltirler يُخْسِرُونَ |
Eksiltmeniz تُخْسِرُوا |
Eksiltmeniz تَنْقُصُواْ |
Eksiltmesi يَبْخَسْ |
Eksilttik اَلَتْنَا |
El çırpma تَصْدِيَةً |
El يَدٍ 4 يَدُ |
Elbet bir mükafat لَاَجْرًا |
Elbette açıklayacak لَيُبَيِّنَنَّ |
Elbette aradılar لاَبْتَغَوْا |
Elbette atılırdı لَنُبِذَ |
Elbette ayetler, isaretler, deliller لَاٰيَاتٍ |
Elbette bağıslama dileyeceğim لَاَسْتَغْفِرَنَّ |
Elbette bana gelir يَاْتِيَنِّي |
Elbette bana verilecek لَاُوتَيَنَّ |
Elbette bilir لَيَعْلَمُ |
Elbette bilir لَيَعْلَمَنَّ |
Elbette biliriz لَنَعْلَمُ |
Elbette bilirler لَيَعْلَمُونَ |
Elbette bir isaret لَاٰيَةً |
Elbette bosa çıkar لَيَحْبَطَنَّ |
Elbette diriltilenler لَمَبْعُوثُونَ |
Elbette doğru yolu bulanlar, bulacaklar لَمُهْتَدُونَ |
Elbette galip geleceğim لَاَغْلِبَنَّ |
Elbette genisletenler, gücü yetenler لَمُوسِعُونَ |
Elbette gözetleme yerindedir لَبِالْمِرْصَادِ |
Elbette gücü yeten لَقَادِرٌ |
Elbette gücü yetenler لَقَادِرُونَ |
Elbette güzel لَحُسْنَ |
Elbette hak, gerçek لَحَقُّ 4 لَحَقٌّ |
Elbette haktır, gerçektir لَلْحَقُّ |
Elbette içinde, var لَفِي |
Elbette iman eder يُؤْمِنَنَّ |
Elbette iman ederler يُؤْمِنُنَّ |
Elbette intikam alırdı لَانْتَصَرَ |
Elbette karsılığını vereceğiz لَنَجْزِيَنَّ |
Elbette ona azap edeceğim لَاُعَذِّبَنَّهُ |
Elbette ona gece baskını yapacağız لَنُبَيِّتَنَّهُ |
Elbette onlara haber vereceksin لَتُنَبِّئَنَّهُم |
Elbette onlara soracağız لَنَسْئَلَنَّهُم |
Elbette onları azdıracağım لَاُغْوِيَنَّهُمْ |
Elbette onları yerlestiririz لَنُبَوِّئَنَّهُم |
Elbette onu devsirmeleri لَيَصْرِمُنَّهَا |
Elbette onu kurtaracağız لَنُنَجِّيَنَّهُ |
Elbette onu yakacağız لَنُحَرِّقَنَّهُ |
Elbette öğüt verenler, nasihat edenler لَنَاصِحُونَ |
Elbette örteceğim لَاُكَفِّرَنَّ |
Elbette sabrederiz لَنَصْبِرَنَّ |
Elbette sapanlar لَنَاكِبُونَ |
Elbette seni onlara musallat ederiz لَنُغْرِيَنَّكَ |
Elbette seni üzer لَيَحْزُنُكَ |
Elbette sizi asacağım لَاُصَلِّبَنَّكُمْ |
Elbette sizi yerlestireceğiz لَنُسْكِنَنَّكُمُ |
Elbette sizi/size arttırırım لأَزِيدَنَّكُم |
Elbette soracağız لَنَسْئَلَنَّ |
Elbette sorulurlar, sorulacaklar لَيُسْئَلُنَّ |
Elbette sürükleyeceğiz لَنَسْفَعًا |
Elbette süsleyeceğim لَاُزَيِّنَنَّ |
Elbette tattıracağız لَنُذِيقَنَّهُم |
Elbette tuzak kuracağım يدَنَّ لَاَك |
Elbette yiyenlerdir, yiyeceklerdir لَاٰكِلُونَ |
Elbise لِبَاس |
Elbise, zırh لَبُوسٍ |
Elbiseler ثِيَابًا 4 ثِيَابٌ |
Elbiselerin ثِيَابَكَ |
Elbiseleriniz ثِيَابَكُمْ |
Elçilik رِسَالَةٌ |
Elçim ile بِرَسُولِى |
Elçisi ile بِرَسُولِهِ |
Elçiye, elçi ile بِالرَّسُولِ |
Elde eder, kazanır يَقْتَرِفُ |
Elde ederler, kazanırlar يَقْتَرِفُونَ |
Elde edilen نَيْلاً |
Elde etmesi يَقْتَرِف |
Elden, el ile بِيَدِ |
Elem çekersiniz تَاْلَمُونَ |
Elem duyarlar يَاْلَمُونَ |
Eli dar, zengin olmayan مُقْتِرِ |
Elim, acıklı, elemli اَلِيمًا 4 اَلِيْمٌ |
Elinden aldık نَزَعْنَا |
Elinden alır, giderir يَنْزِعُ |
Eliyle silerek, mesh ederek مَسْحاً |
Eller اَيْدٍ |
Eller اَيْدِيَ 4 اَيْدِي |
Ellerini çeker يَعْتَزِلُ |
Elli خَمْسِينَ |
Elyesa (AS) اَلْيَسَعَ |
Emanet eder يُؤَدِّ |
Emanet edersin تَاْمَنْهُ |
Emanet اَمَانَةَ |
Emanete hıyanet etmesi يَغُلَّ |
Emanete hıyanet etmesi يَغْلُلْ |
Emanetler اَمَانَاتِ |
Emanetlerine لِاَمَانَاتِهِمْ |
Emanetleriniz اَمَانَاتِكُمْ |
Emin mi oldu اَفَاَمِنَ |
Emin mi oldular اَفَاَمِنُوا |
Emin mi oldunuz ءَاَمِنْتُمْ |
Emin mi oldunuz اَفَاَمِنتُم |
Emin olanlar, emniyet içinde olanlar اٰمِنُونَ |
Emin olanlar, emniyet içinde olanlar اٰمِنِينَ |
Emin oldu, yakin elde etti اِسْتَيْقَنَ |
Emin oldunuz اَٰمِنتُم |
Emin oldunuz اَمِنتُمْ |
Emin olmaları يَاْمَنُواْ |
Emin olunan مَاْمُونٍ |
Emin olur, emniyette olur, güvenir يَاْمَنُ |
Emin, güvenilir اَمِينٌ |
Emir altına alınanlar (ds, çğ) مُسَخَّرَاتٌ |
Emniyet içinde اٰمِناً |
Emniyet içinde اٰمِنَةً |
Emniyet اَمْنُ |
Emniyet, barıs, güvenlik اَمْناً |
Emniyet, güvenlik اَمَنَةً |
Emniyette oldu, güvendi اَمِنَ |
Emreden اَمَّارَةٌ |
Emredenler اٰمِرُونَ |
Emreder misiniz اَتَاْمُرُونَ |
Emreder يَاْمُرُ |
Emrederler يَاْمُرُونَ |
Emredersin (ds) تَاْمُرِينَ |
Emredersin, emreder (ds) تَاْمُرُ |
Emredersiniz تَاْمُرُونَ |
Emret مُْرْ w اْ |
Emretti اَمَرَ |
Emrettik اَمَرْنَا |
Emrettiler اَمَرُوا |
Emrettim اَمَرْتُ |
Emrettin اَمَرْتَ |
Emrine لِاَمْرِ |
Emrolunduk اُمِرْنَا |
Emrolundular اُمِرُوا |
Emrolundum اُمِرْتُ |
Emrolundun اُمِرْتَ |
Emrolunurlar يُؤْمَرُونَ |
Emrolunursun تُؤْمَرُ |
Emrolunursunuz تُؤْمَرونَ |
Emsali gibi كَاَمْثَالِ |
Emzirdi (ds) اَرْضَعَتْ |
Emzirdi اَرْضَعَ |
Emzirdiler (ds, çğ) اَرْضَعْنَ |
Emziren مُرْضِعَةٍ |
Emzirirler (ds, çğ) يُرْضِعْنَ |
Emzirteceksin سَتُرْضِعُ |
Emzirtmeniz تَسْتَرْضِعُوا |
Emzirtti اِسْتَرْضَعَ |
En acı اَمَرُّ |
En akıllıları اَمْثَلُهُمْ |
En alçaklar اَذَلِّينَ |
En alçaklar اَسْفَلِينَ |
En azgınlar اَشْقَا |
En azgınları اَشْقَاهَا |
En büyükleri كُبَرِ |
En cömert, en kerim, en serefli اَكْرَمُ |
En çirkin اَنْكَرَ |
En düskün, alçak اَذَلَّ |
En düsükler اَرْذَلُونَ |
En güzel حُسْنَى |
En hırslı اَحْرَصَ |
En hikmetli, en iyi hükmeden اَحْكَمُ |
En iyi hüküm veren بِاَحْكَمِ |
En kötüsü اَسْوَاَ |
En merhametli اَرْحَمُ |
En rezillerimiz اَرَاذِلُنَا |
En sağlam وُثْقَى |
En saki, bedbaht اَشْقَى |
En serefliniz اَكْرَمَكُمْ |
En seri, en çabuk اَسْرَعُ |
En sert اَلَدُّ |
En sert لدد |
En takvalı اَتْقَا |
En takvalı اَتْقَى |
En takvalınız اَتْقَاكُمْ |
En yüce عُلْيَا |
En zayıf اَوْهَنَ |
Engel olur يَعْضُلُ |
Engel عُرْضَةً |
Engelledi, kapadı اَحْصَرَ |
Engelledik صَدَدْنَا |
Engellediniz صَدَدتُّمْ |
Engellendi, döndürüldü صُدَّ |
Engellendi, kapandı اُحْصِرُ |
Engellendiler اُحصِرُواْ |
Engellendiniz اُحْصِرْتُمْ |
Engelleyenler حَاجِزِينَ |
Er: Eril (Müzekker) |
Erginlik çağı حُلُمَ |
Erimis bakır قِطْرًا 4 قِطْرِ |
Erimis bakır, kızıl duman نُحَاسٌ |
Erimis maden gibi كَالْمُهْلِ |
Erimis maden, mühlet vermek مُهْلِ |
Erisir, erisirsin تَنَالُ |
Erismeleri يَنَالُوا |
Erismeniz تَنَالُواْ |
Eristi, ulastı بَلَغَ |
Eritilir يُصْهَرُ |
Eriyerek, helake yüz tutarak حَرَضاً |
Erkek için لِلذَّكَرِ |
Erkek kardes اَخِ 4 اَخَا 4 اَخٌ |
Erkek kardes اَخِي 4 اَخَا 4 4 اَخُو |
Erkek kardes, kardesim اَخِي |
Erkek kardesimiz اَخَانَا |
Erkek kardesler اِخْوَانًا 4 اِخْوَانُ |
Erkek kardesler اِخْوَةٌ |
Erkek ذَكَرٌ |
Erkekler ذُكْرَانًا 4 ذُكْرَانَ |
Erkekler ذُكُورٌ |
Erkeklerimiz ذُكُورِنَا |
Erkeklerimize لِذُكُورِنَا |
Erteledi اَخَّرَتْ |
Erteledi, tehir etti تَاَخَّرَ |
Erteledik, geciktirdik, tehir ettik اَخَّرْنَا |
Erteledin اَخَّرْتَ |
Erteleme نَسِىْءُ |
Erteleriz نُؤَخِّرُ |
Es, karı veya koca زَوْجًا 4 زَوْجٌ |
Eseğin حِمَارِكَ |
Esek حِمَارٌ |
Esek حَمِيرِ |
Esekler حُمُرٌ |
Eseler, arar يَبْحَثُ |
Eser, iz اَثَرِ |
Eserler, izler اٰثَارًا 4 اٰثَارِ |
Esi, arkadası صَاحِبَتِهِ |
Esin زَوْجَكَ 4 زَوْجُكَ |
Esine, esin için لِزَوْجِكَ |
Esip savuranlar عَاصِفَاتِ |
Esir aldı اَسَرَ |
Esir alırsınız تَاْسِرُونَ |
Esir اَسْرَى 4 اَسِيراً |
Esirler اُسَارَى |
Esirler اَسْرَى |
Esit oldu, durdu, oturdu اِسْتَوٰي |
Esit oldu, durdu, oturdu اسْتَوَى |
Esit olur يَسْتَوِي |
Esit olur, bir olur تَسْتَوِي |
Esit olurlar (ikil) يَسْتَوِيَانِ |
Esit olurlar يَسْتَوُونَ |
Esitlenecek سَاوَى |
Eski hal حَافِرَةِ |
Eski hurma yaprağı gibi كَالعُرْ جُونِ |
Eski عَتِيْقِ |
Eski قَدِيمٌ |
Eskiler اَقْدَمُونَ |
Esler اَزْوَاجًا 4 اَزْوَاجٌ |
Esler, arkadaslar كَوَاعِبَ |
Esler, ortaklar, denkler اَنْدَاداً |
Esleri için, hanımları için لِاَزْوَاجِهِمْ |
Eslerine, hanımlarına لِاَزْوَاجِكَ |
Eslestirildi زُوِّجَتْ |
Eslestirilirsiniz تُجْزَوْنَ |
Esya, mal اَثَاثاً |
Esya, seyler اَشْيَاءَ |
Esyalarınız, mallarınız اَمْتِعَتِكُمْ |
Et لَحْمٌ |
Etler لُحُوم |
Etraf حَوْلَ 4 حَوْلِ |
Etrafınız حَوْلَكُمْ |
Ev için لَلدَّارُ |
Ev, barınak مَاْوَى |
Ev, barınak, sığınak مَاْوَا |
Ev, mesken بَيْتًا 4 بَيْتٌ |
Ev, yer, durak, konaklama yeri مَثْوَا |
Ev, yer, durak, konaklama yeri مَثْوًى 4 مَثْوَى |
Ev, yurt دَارٌ |
Evet اِي |
Evet بَلَى |
Evet نَعَمْ |
Eviniz دَارِكُمْ |
Eviniz, sığınağınız مَاْوَاكُمْ |
Evlatlarınız اَوْلاَدِكُم 4 اَوْلاَدَكُم 4 اَوْلاَدُكُمْ |
Evlatlıklarınız اَدْعِيَاءَكُمْ |
Evlendiler (ds, çğ) اُحْصِنَّ |
Evler بُيُوتًا 4 بُيُوتٌ |
Evler, yurtlar دِيَارِ |
Evleri دَارِهِمْ |
Evleri دِيَارَهُمْ 4 دِيَارِهِمْ |
Evlerimiz بُيُوتَنَا |
Evlerimiz دِيَارِنَا |
Evlerine لِبُيُوتِهِم |
Evleriniz (ds, çğ) بُيُوتِكُنَّ |
Evleriniz بُيُوتِكُم 4 بُيُوتَكُم |
Evleriniz دِيَارِكُمْ |
Evli olmayan kadın اَيَامَى 4 اَيَامَا |
Evli, iffetli kadınlar مُحْصَنَاتٌ |
Evlilik yakınlığı صِهْرًا |
Ey (ds) اَيَّتُهَا |
Ey Allah’ım! اللَّهُمَّ |
Ey anamın oğlu اُمِّي اِبْنَ يَا يَبْنَؤُمَّ |
Ey kavmim قَوْمِ يَا |
Ey kavmimiz قَوْمَنَا يَا |
Ey Rabbim رَبِّ يَا |
Ey Yahya (AS) يَحْيَى يَا |
Ey اَيُّهَ |
Ey اَيُّهَا |
Ey يَا |
Ey يَاأَيَّتُهَا |
Ey يَاأَيُّهَ |
Ey يَااَيُّهَا |
Eyke اَيْكَةِ |
Eyüp اَيُّوبَ |
Eza, sıkıntı اَذًى |
Ezer يَحْطِمُ |
Eziyet ederler يُؤْذُونَ |
Eziyet edildi اُوذِيَ |
Eziyet edildiler اُوذُواْ |
Eziyet edilmeleri (ds, çğ) يُؤْذَيْنَ |
Eziyet ettiler اٰذَوْا |
Eziyet ettiniz اٰذَيْتُمُ |
Eziyet verirsiniz تُؤْذُونَ |
Eziyet vermeniz تُؤْذُوا |
Eziyet اَذَى |
Eziyet, utanç مَعَرَّةٌ |